Kötü beslenme dişlerimizi çürütüyor

agizdis

Bildiğiniz gibi diş çürükleri, diş eti hastalıkları ve ortodontik problemler gerek Dünya ülkelerinde gerek ülkemizde en önemli halk sağlığı sorunlarının başında geliyor.

Bültenimizin yeni sayısını bu önemli konu ile ilgili editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın’la yaptığımız söyleşiye ayırdık.

Hocam diş çürükleri de önemli bir sağlık sorunu, değil mi?

Hem de nasıl. Diş çürükleri, diş eti hastalıkları ve ortodontik problemler gerek Dünya ülkelerinde (1) gerekse de ülkemizde (2) en önemli halk sağlığı sorunlarının başında gelmekte. Mesela 1987-88 yıllarında Trabzon, Kırşehir, Gaziantep, Muğla ve İstanbul’da 5 yaş üzerindeki 6322 çocukta yapılan bir araştırmada diş çürüğü sıklığı %80 ile %100 arasında saptanmış. Aynı araştırmaya göre değişik yaşlarda, kişi başına düşen çürük, çekilmiş ve doldurulmuş diş sayısı şöyle;

12 yaşında 2.73 65 yaşında 28.8 Anlayacağınız 65 yaşında sağlam sadece 3 dişimiz kalıyor.

Dişler neden çürüyor?

Diş çürüğünün var olması 3 etkene bağlı;

  • Bakteri plağı (Diş plağı deniyor),
  • Karbonhidratlı gıdalar (Şeker, un… gibi),
  • Bünyesel etkenler (Dişin yapısı, tükürüğün bileşimi., miktarı  vb)

Dişler 24 saat fırçalanmadığı zaman dişlerin dişetlerinin üzerinde krem rengi, yapışkan ve saydam bir tabaka oluşuyor. Bu tabakada başta stafilokok, streptokok, actinobacillus olmak üzere milyonlarca bakteri var. Tırnakla kolayca sıyrılabilen bu tabakaya bakteri plağı deniyor. Plağın bir miligramında 200 – 500 milyon bakteri bulunuyor.

Eğer bakteri plağı fırça ile kaldırılmıyorsa, kalınlaşıyor ve taşlaşıyor. Bu taşlara tartar deniyor. Plakta bakterilerin çıkarttığı toksinler dişetlerini tahriş ediyorlar. Dişetleri şişiyor ve fırçalarken ağrıyor ve kanıyor.   Dişi dişetine bağlayan lifler gevşiyor (dişeti çekilmesi) ve diş ile dişeti arasında toksinlerle dolu cepler oluşuyor.

Bakteri plağındaki mikroorganizmalar, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmekte. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu eriterek dişin minesi hasara uğratıyorlar. Sonuçta da diş çürümeye başlıyor.

Şekil 1. Dişin yapısı

Diş minesi hidroksiapatit kristalleri tarafından oluşturulmakta. Bu sert madde bir kalsiyum-fosfor bileşiği. Eğer mine bir asit madde ile karşılaşırsa bu tabaka zedeleniyor ve mine aşınıyor. İlk önce kavite denilen bir oyuk ortaya çıkyor. Daha sonra tahribat dentin denilen iç kısma doğru ilerliyor.

Bakteri plağı tarafından oluşturulan aside karşı tükürük alkali niteliğindeki salgısı ile doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemiyor. Tükürük içinde bulunan kalsiyum ve fosfor gibi mineraller hasara uğramış diş minesini onarmaya çalışıyorlar. Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırıyor. Bu nedenle de diş hekimleri tükürük akışını artırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla öneriyorlar. Yeterli tükürük salgısının olması ise doğal beslenmeye bağlı.

Çürüme derecesi sadece ağızdaki unlu şekerli gıdaların fazlalığına değil, alınma sıklıklarına ve ağızda kalma sürelerine bağlı.  Ekmek ve diğer hamur işleri gibi pişmiş nişastadan yapılmış asidik gıdalar ağızda çok durur. Liften zengin meyve ve sebze gibi yiyecekler ve bazı peynirler ise tükürük salgısını artırarak şekerli gıdaların ağızda kalma sürelerini kısaltır. Meyve, sebze, su, balık, potasyumlu ve magnezyumlu alkaliden zengin gıdalar asitleri nötralize ederler. Yağlar da dişlerin üzerinde bir tabaka oluşturarak asitlerin mineye erişmesini engeller.

Şekil 2. Diş çürüklerinin oluşum mekanizması

 

Eskiden diş fırçasının olmadığı yıllarda insanlarda daha çok mu diş çürüğü vardı?

Hayır tam tersine çene yapısı mükemmeldi ve çok az diş çürüğü vardı. Weston Price 1930lu yıllarda doğal yaşayan topluluklarda diş çürüğünün çok az olduğunu, bazı topluluklarda ise hiç olmadığını saptamış.

 

Resim 1. Doğal yaşayan topluluklarda mükemmel diş ve çene yapıları.

Sağlıklı dişler bu toplulukların genetik bir üstünlüğü olmasın?

Hayır hiç ilgisi yok. Bu etnik topluluklar batı tipi beslenmeye geçtiklerinde onlarda da çok çürük oluyor; çürükler 5 ile 150 kat artıyor.

Tablo 1. 1930’lu yıllarda ilkel ve modern beslenen etnik gruplarda 1000 diş başına düşen çürük sayısının karşılaştırılması (3)

Etnik grup

Doğal beslenme

Batı tipi beslenme

Alpler (İsviçre)

Hebri (İskoçya)

Eskimo

Kızılderili

Güney adaları

46

11

0.9

1.6

3.4

298

300

130

215

308

Vahşilerin bildiği ama medeni insanların yanlış yaptığı şey ne?

Aşırı unlu ve şekerli gıda yemeleri… Dünya Sağlık Örgütü (WHO) en önemli diş çürüğü nedeninin şekerler olduğunu belirtmekte(4). Ama WHO sağlıklı besin piramitleri de destekleyen bir kuruluş. Biliyorsunuz ünlü sağlıklı (!) besin piramitlerinde yağlar azaltılmış, unlu şekerli gıdalar artırılmıştı.

Diş çürüklerinin önlenmesinde flor kullanılması da önemli değil mi?

İçme sularında yeteri kadar flor (0.3-0.6 ppm’den az) olmamasının diş çürümelerine yol açtığı iddiası ABD ve Türkiye’nin dahil olduğu birçok ülkede resmen kabul edilmektedir.  TC Sağlık Bakanlığının 2003 yılında yayınladığı flor haritasına (5) ve pet şişe suyu incelemelerine (6) göreTürkiye’de içilen suların tamamına yakınında flor belirtilen rakamların bir hayli altındadır. Bu bilgileri birleştirdiğinizde Türkiye’de yaygın olarak flor kullanması gerekiyormuş gibi görünüyor. Nitekim Amerikan Pediatri Akademisi düşük florlu su tüketen çocuklara 16 yaşına kadar flor takviyesi öneriyor (Tablo 2).

Tablo 2. Amerikan Pediatri Akademisinin Önerdiği Sudaki Flor Düzeyine Göre Günlük Flor Desteği Dozu (7).

 Yaş

Sudaki flor düzeyi

<0.3 ppm

0.3-0.6 ppm

>0.6 ppm

0 – 6 ay

6 ay – 3 yaş

3 yaş – 6 yaş

6 yaş – 16 yaş

0.25 mg

0.50 mg

1.00 mg

0.25 mg

0.50 mg

O halde flor takviyesi şart gibi görünüyor.

Birçok hekim öyle düşünüyor. Ama ben kesinlikle flor takviyesine karşıyım.

Neden?

Sistemik, yani ağızdan hap olarak alınan florun diş çürükleri üzerine hiçbir olumlu etkisi yok. Sadece ağız içinde belli bir süre tutulan flor lokal etki ile dişlerin çürümesini azaltabiliyor (8).

Flor diş yüzeyindeki birkaç atom kalınlığındaki alanda kalsiyum iyonlarını bağlıyor ve böylece yüzeyi sağlamlaştırıyor (9). Çiğneme sırasında bu tabaka aşınacağı için lokal florür uygulaması sık yapılmalı.

İçme sularının florlanmasının diş çürüklerini azalttığı doğru değil mi?

1981 ve 1993 yılında yapılan, çok sayıdaki çalışmanın toplu analizinde yaygın kanının aksine su florlanmasının diş çürüklerini azaltmadığı görülmüş (10).

Florlama yapan ülkelerle yapmayanlar arasında çürük, çekilmiş, doldurulmuş diş sayısı bakımından bariz bir fark yok.  (Tablo 3). Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsi suları florlamayı bırakmış.

Tablo 3. Florlama yapan ülkelerle yapmayanlar arasında çürük, çekilmiş, doldurulmuş diş sayısı (11)

Ülke

Çürük, çekilmiş, doldurulmuş

diş sayısı (12. yaş)

Yıl

Su florlama

 Avusturalya

 Zürih, İsviçre

 Hollanda

 İsveç

 Danimarka

 Britanya

 İrlanda

 Finlandiya

 USA

 Norveç

 İzlanda

 Yeni Zelanda

 Belçika

 Almanya

 Avusturya

 Fransa

0.8

0.8

0.9

0.9

0.9

1.1

1.1

1.1

1.4

1.5

1.5

1.5

1.6

1.7

1.7

1.9

1998

1998

1992-93

1999

2001

1996-97

1997

1997

1988-91

1998

1996

1993

1998

1997

1997

1998

Var

Yok

Yok

Yok

Yok

Var (%10)

Var

Yok

Var

Yok

Yok

Var

Yok

Yok

Yok

Yok

* %10 bölgede florlama devam etmektedir.

Çünkü şebeke sularının büyük oranda florlayan ülkelerin tamamına yakın bölümünde, diş çürükleri azalmadığı gibi flora ait bir yığın yan etkiler de (kanser, immün depresyon, kronik yorgunluk, kronik ansefalopati,  kırıklar vb) ortaya çıkmıştır. Bu nedenle birçok ülke florlamayı tümüyle durdurmuşlar(ABD hariç). Diğer taraftan 1929’dan 2000 yılına kadar Nobel armağanını kazanan 14 bilim adamı florlamaya şiddetle karşı çıkmışlar ya da en azından çekincelerini koymuşlar.

Onlardan biri olan 2002 Nobel Tıp ödülünü kazanan Prof. Carlsson bakın ne diyor(12);

Su florlanması ihtiyacı olana da olmayana da aynı miktarda ilacı verdiğinden farmokoterapinin temel ilkelerine aykırıdır. Yapılan çalışmalar su florlanmasının – çok kesin olmamakla birlikte- mine tahribatı, diş çürüğünü arttırma ve bunun dışında çok sayıda semptom ve hastalık belirtisine neden olduğu göstermiştir. Su florlanması sanıyorum ki yakın bir gelecekte tıp tarihinin tozlu raflarına kalkacaktır.”

Uluslararası Nuremburg Sözleşmesine göre medikal işlem uygulanacak bir kişinin işlem hakkında bilgilendirilmesi ve bu işlem için onayının alınması şarttır(13). Şebeke suların florlanması kişinin bilgilendirilmeden ve/veya onayı alınmadan yapıldığından insan haklarına aykırıdır.

Ama fakat çocuklar gerek tabletleri gerekse diş macunu içindeki floru yutuyorlar. Kana geçen florun diş çürüğünü önleyici etkisi yok. Üstelik çok sayıda da yan etkisi var bu florun.

Flor (eğer verilecekse ki ben şiddetle verilmesine karşıyım) gelişigüzel kullanılmamalı. Çünkü tedavi edici dozlar ile toksik dozlar arasındaki sınır fazla değil. Flor fazlalığında dişlerde siyah lekelenmeler (florozis) olur. Ayrıca florun mitokondrial bir toksin olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca diş çürüklerinin temel nedenleri başında yüksek karbohidratlı gıdalarla beslenme olduğu gözden kaçmamalıdır.

50 yılı aşkın süredir reçetelerde yazılmasına rağmen FDA hiçbir flor preparatınının güvenilir olduğunu onaylamamıştır. Anne sütündeki flor düzeyi (0.005 – 0.01 ppm) şebeke suyundaki düzeyden (1 ppm) yüz ile iki yüz kez daha düşüktür. Bunun nedeni fizyolojik bir bariyerin bebeği flordan korumasıdır (14).

Flordan sanki bir zehirmiş gibi bahsediyorsunuz. O kadar zararlı mı flor?

Evet flor bir zehir. Bir kere doğada bulunan flor, kalsiyum florür; tabletlerde kullanılan ise kimyasal bir atık olan sodyum florür. Kalsiyum florür bağırsaktan çok az emiliyor, bu nedenle toksik etkisi de çok az. Halbuki sodyum florür bağırsaktan çok emiliyor ve bir yığın zararı var. Bazıları şunlar;

  • Flor atmıştan fazla enzimi inaktive eder
  • Flor bağışıklık sistemini çökertir; enfeksiyonlara karşı direnci düşürür.
  • Flor kanserojen özelliklere sahiptir.
  • Flor toksisitesinde dişlerde siyah lekelenmeler (florozis), kemik ve diş bozuklukları olur.
  • Flor nörotoksik bir element.
  • Yapılan çalışmaların çoğunda su florlanması yapılan bölgelerde kanserin daha fazla görüldüğünü göstermektedir.
  • Flor insan pineal bezinde birikmektedir. Hayvan çalışmalarında florürün melatonin sentezini azalttığı ve erken puberteye neden olduğu gösterilmiş.
  • Florun üreme sistemine zarar verdiği görülmüştür.
  • Flor tiroid hormon sentezini azaltarak hipotiroidiye yol açabilir.
  • Flor kullanılması, kalıcı dişlerin çıkmasını geciktirmektedir.
  • Flor fare beyininin belirli alanlarında birikmekte, davranışları ve öğrenme kapasitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
  • Yüksek dozda flor çocuklarda zeka geriliğine yol açmaktadır.
  • Flor kemik kırıklarını artırmaktadır.

Son olarak diş sağlığının korunması için okuyucularımıza neler önerirsiniz?

  • Şekerli ve rafine diğer gıdaların (bisküvi, ekmek, nişasta, hamur işleri) azaltın.
  • İşlenmemiş ve mümkün olduğunca doğal gıdaları yiyin.
  • Çocuklarınızı biberonla beslemeyin.
  • Dişlerin iyi gelişmesi için yarı-katı ve katı veya kemirilen gıdalara erken başlatın.
  • Diş fırçalama alışkanlığının erken yaşlardan itibaren verin.
  • Çocuk macunu yutmayıncaya kadar flor içeren diş macunlarını kullandırmayın.
  • Çocuklara flor tabletlerini hiç vermeyin.
  • Floru sadece lokal olarak uygulayın.

Leave a Reply