Çağımızın vebası olarak kabul edilen insülin direncinde (metabolik sendrom) kan trigliserit (bir çeşit kan yağı) düzeyi yüksek ve HDL-kolesterol (iyi kolesterol olarak da bilinir) düzeyleri ise düşüktür. Bu her iki faktör de dünyadaki 1 no’lu öldürücü hastalık olan koroner kalp hastalığının risk göstergeleri olarak kabul edilmektedir (1).
HDL-kolesterolün kadınlarda 40 mg/dL’nin erkeklerde 50 mg/dL’nin altında; trigliseritlerin ise 150 mg/dL’nin üzerine olması risk göstergesi olarak düşünülmektedir. Artık günümüzde total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeyleri önemli risk göstergesi olarak kabul edilmemektedir (2).
Hem balık yağı hem de statinler (kolesterol sentezini azaltan ilaçlar) trigliseritleri düşürür ve HDL’yi yükseltir. Bu konuda statinler mi daha iyidir yoksa balık yağı mı? Bu önemli bir konu. Çünkü statinler çok sayıda yan etkiye sahip ve pahalı iken, balık yağları ise nerdeyse yan etkisiz ve ucuzdurlar. Fakat bu iki ilacın kan lipid (yağ) profili üzerine olan etkisi şimdiye kadar kıyaslanmamıştır
İşte Dünyanın en önemli klinik beslenme dergilerinden biri (bize göre en iyisi) olan American Journal of Clinical Nutrition 2006 Temmuz sayısında bu konuyu inceleyen bir araştırma yayınlamış (3). Bültenimizin bu sayısında söz konusu edilen yazının bir özetini ve editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın konu hakındaki yorum ve tavsiyelerini okuyacaksınız.
Balık yağı iyi kolesterolü (HDL) yükseltiyor; hem de kalp kasını zedelemeden! Çağımızın vebası olarak kabul edilen insülin direncinde (metabolik sendrom) kan trigliserit (bir çeşit kan yağı) düzeyi yüksek ve HDL-kolesterol (iyi kolesterol olarak bilinir) düzeyleri ise düşüktür. Bu her iki faktör de dünyadaki 1 no’lu öldürücü hastalık olan koroner kalp hastalığının risk göstergeleri olarak kabul edilmektedir (1).
HDL-kolesterolün kadınlarda 40 mg/dL’nin erkeklerde 50 mg/dL’nin altında; trigliseritlerin ise 150 mg/dL’nin üstünde olmaması gerekir. Artık günümüzde total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeyleri önemli risk göstergesi olarak kabul edilmemektedir (2).
Hem balık yağı hem de statinler (kolesterol sentezini azaltan ilaçlar) trigliseritleri düşürür ve HDL’yi yükseltir. Bu konuda statinler mi daha iyidir yoksa balık yağı mı? Bu önemli bir konu. Çünkü statinler çok sayıda yan etkiye sahip ve pahalı iken, balık yağları ise nerdeyse yan etkisiz ve ucuzdurlar. Fakat bu iki ilacın kan lipid profili üzerine olan etkisi şimdiye kadar kıyaslanmamıştır
İşte Dünyanın en önemli klinik beslenme dergilerinden biri (bize göre en iyisi) olan American Journal of Clinical Nutrition 2006 Temmuz sayısında bu konuyu inceleyen bir araştırma yayınlamıştır (3).
Çalışma 4 tedavi grubuna ayrılmış 48 hasta üzerinde yapılmıştır (Tablo 1).
1. gruba sadece Atrovastatin (kolesterol düşürücü statin grubu ilaç) 2. gruba sadece omega-3 3. gruba atrovastatin + Omega-3 4. gruba plasebo (yalancı ilaç; burada mısır yağı) verilmiştir.
Grup | Tedavi |
1. grup (13 hasta) 2. grup (12 hasta) 3. grup (11 hasta) 4. grup (12 hasta) | Atrovastatin (40 mg/gün) Omega-3 (1800 mg EPA+ 1600 mg DHEA) /gün Atrovastatin + Omega-3 Mısır yağı (4 gram)/ gün |
Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın Yorumu Yukardaki çalışma uygun dozlarda kullanılan balık yağının lipid profilindeki düzelmede en az statinler kadar etkili olduğunu göstermektedir. Statinlerin pahalı olması, kalp kası tahribatı yapması ve hatta ölüme neden olabilmesi en önemli sakıncalarının başında gelmektedir.
Fakat buradaki esas konu kesinlikle gözden kaçmamalıdır. Tamam her iki ilaç da kanda HDL düşüklüğü ve trigliserit yüksekliği gibi iki önemli risk göstergesini değiştiriyor ama koroner kalp hastalığını önlüyor mu? Çünkü her iki gösterge de neden değil sonuçtur. Örneğin nerdeyse her menenjitli hastada ateş vardır. Ama buradan ateş menenjite neden oluyor sonucunu çıkartmanız son derece hatalı olur. Çünkü menenjite mikroplar neden olmaktadır. İsterseniz kolesterol-koroner kalp hastalığı arasındaki ilişkiyi (varsa!!) ortaya koymak için bazı soruları sorup cevaplarını arayalım.
Soru 1: Kandaki yüksek kolesterol düzeyi koroner kalp hastalığına neden olur mu? Çeşitli ülkelerde, çeşitli hastalıklarda ve çeşitli etnik gruplarda yapılan çok sayıda araştırmaların bir çoğunda kan kolesterol düzeyleri ile koroner kalp hastalığı ya da ölüm sıklığı arasında bir ilişki bulunamamıştır (4-23). Yani bu araştırmalara göre kolesterolü yüksek olan kişilerdeki koroner kalp hastalığına yakalanma ve ölüm sıklığı kolesterolü normal olan kişilerdekinden daha yüksek değilmiş.
Bu araştırmaların bazılarında ise kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda koroner kalp hastalığına yakalanma sıklığının azalmış olduğu (13, 17, 23), hatta kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda (16, 20) yaşam süresinin daha uzun olduğu saptanmıştır. Şimdi gelelim başka bir soruya;
Soru 2: Diyetteki yüksek kolesterol miktarı koroner kalp hastalığına yol açar mı? Günümüz diyetinde kalp hastalığına neden olduğu iddiası ile kolesterol ve doymuş yağlar yerine kolesterol içermeyen margarin ve çoklu doymamış sıvı yağları (mısır, soya, ayçiçeği) önerilmektedir.
Kore savaşında ölen Amerikan ve Japon genç askerlerin otopsilerinde aterom plaklarının (damar sertliğini gösteren oluşumlar) gelişmesi incelendiğinde az doymuş yağ yiyen Japonlar ve çok doymuş yağ yiyen Amerikalılar arasında ateroskleroz (damar sertliği) açısından bir fark bulunmamış (24, 25).
Afrikalı Samburular günde 6-7 litre çiğ süt ve yarım kilo kadar et tüketirler. Ortalama Bir Amerikan vatandaşının tükettiği kolesterolün 2 katından fazlasını tüketmesine rağmen, Samburuların kan kolesterol düzeyleri (170 mg/dL) Amerikalılara göre son derece düşüktür (26).
Kırsal kesimde yaşayan Kenyalı Masailer günde 2 litre süt, 1-2 kilo kadar et yerler. Buna rağmen ortalama kan kolesterol düzeyi dünya ortalamasından düşüktür. Fakat şehre indiklerinde çok daha az kolesterollü gıda tüketmelerine karşın kolesterol düzeyleri kabiledeki akrabalarından daha yüksek olmaktadır(27,28).
Somalide sadece sütle beslenen kabilelerde hemen hiç koroner kalp hastalığı görülmemektedir(29).
ABD’de 20. yüzyılın başında koroner kalp hastalığından ölüm neredeyse hiç yok iken, daha sonraki yıllarda büyük bir patlama olmuştur. 20. yüzyılın başında daha fazla kolesterol tüketilmektedir. Daha sora margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçek) yağların kullanılmasında müthiş bir patlama olmuştur. Gelelim esas soruya;
Diyetteki yüksek kolesterol düzeyi koroner kalp hastalığına yol açmıyorsa gerçek neden nedir? Günümüzde aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklar “kolesterol depo hastalığı” olarak değil “düşük yoğunluklu sistemik enflamatuar hastalık” olarak kabul edilmektedir (CRP artışı ile endirekt olarak gösterilebilir) (30-35).
Hayvan çalışmaları iltihap sırasında ortaya çıkan İnterlökin-1(b), İnterlökin-6ve tümör nekroze edici faktör-alfa gibi sitokinlerin ateroskleroz sürecini hızlandırdığını göstermektedir(35). Sitokinler dışındaki başlıca iltihap maddeleri II. Grup prostaglandinler, IV. Grup lökotirienler ve Nükleer-faktör kappa-betadır.
Damarlardaki kronik iltihabın evreleri (31)
c. Lökositlerin damar duvarından içeri geçmesi
1-Yağlı tabakanın oluşması
Şekil 2: Çeşitli yiyecek maddelerinin iltihap üzerine olan etkileri.
Diyetteki yüksek kolesterol düzeyi koroner kalp hastalığına yol açmadığına göre 20. yüzyılın en büyük yalanı niçin sürdürülüyor? Önce şu soruyu soralım. Mevcut durumdan kimler yararlanmaktadır? İlaç sanayisi, margarin ve sıvı yağ sanayisi, düşük yağlı diyet sanayisi, kalp ile uğraşan özel hastahaneler ve buralara malzeme ve alet satan firmalar. Bu piyasanın cirosu trilyonlaca dolar ile ifade edilmektedir. Rantın sürdürülebilmesi ancak yalanın sürdürülmesi ile mümkündür. Medya organlarının çoğu mevcut durumdan beslendiği için bu gerçekleri yeterince yazmadığı gibi kolesterol yalanını sürdürmektedir.
Ne yapmalı?
- Un ve şekerden mamül gıdaların tüketiminin minimale indirilmesi (Geniş bilgi için taş devri diyet listesine bakınız).
- Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçek) yağların kullanılmaması
- Bunların yerine hayvani yağların (iç yağı, kuyruk yağı, tere yağı) ve zeytin yağının yenilmesi (dedelerinizin yaptığı gibi)
- Probiyotik yiyeceklerin (kefir, ekşiyebilen yoğurt, boza, turşu, sirke, nar ekşisi vb gibi fermante besinler) tüketilmesi
- Et, süt ürünleri, yumurta, sebze meyve ve kabuklu kuru yemiş tüketilmesi
- Günde 3-5 dakika kültür fizik yapılması ve yarım saat kadar yürünmesi
- Güneşlenilmesi ve erken yatıp erken kalkılması
- Günde en az 500-600 mg balık yağı aktif maddesi (EPA+DHEA) alınması. Kalp hastalığı olanlarda günlük doz 1800-300 mg
- Kolesterol bir zehir değil , hücrelerimiz için çok hayati bir maddedir.
- İyi (Cici!) kolesterol (HDL), kötü (Kaka!) kolesterol (LDL) diye bir şey yoktur. Sizden iyi olmasınlar her ikisi de görevlerini yaptıkları sürece iyidirler.
- Kolesterolün kendisi tehlikeli değildir, hatta yararlıdır, fakat onu yükselten neden tehlikelidir ya da tehlikeli olabilir.
- Vücudumuzda günde 2000-2500 mg kolesterol yapılır.
- Dışardan alınan ne kadar az ise içeride yapılan o kadar fazladır.
- Diyet ile alınan kolesterolün kan kolesterol düzeyine hemen hemen hiçbir etkisi yoktur. Boşuna ağzınızın tadını bozmayın!!
- Kötü yola düşen (oksitlenmiş) kolesterol zararlıdır. Bunun total dzeyle ya da LDL düzeyi ile fazla ilişkisi yoktur ve klasik laboratuar yöntemleri ile gösterilemezler.
- Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebilir.
- Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında kolesterol düzeyi normaldir.
- Bir maddenin hem azı, hem normali hem de fazlası aynı hastalığa yol açtığını iddia etmek saçmalıktır.
-
Koroner kalp hastalığının gerçek nedeni düşük yoğunluklu ateşsiz müzmin iltihaptır.
-
En iyi A vitamini kaynağıdır.
-
Lesitinden zengindir.
-
Yüksek oranda antioksidan (kolesterol, A vit, E vit, selenyum) içerir.
-
İyi bir iyot kaynağıdır.
-
Konjuge linolenik asitten (CLA)zengin olduğu için, antienflamatuvar, antiallerjik ve antikansorejenik etkileri vardır.
-
Diş çürükleri ve osteoporoz riskini azaltır.
-
Maküler dejenerasyonu azaltır (lutein)
-
Yüksek kolesterolü azaltır!!!(kolin)
-
Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır (kolin)
-
Asetilkolini artırır (belleği güçlendirir)
-
Yumurta sarısı kalsiyumdan ve karotenoidlerden zengindir
-
Çinko içeriği yüksektir
-
Magnezyum içeriği yüksek (migren, fibromiyalji vb
-
Antioksidan ve antienflamatuvardır.
-
Omega-3’ten zengindir (Özgür dolaşan tavuklar!)
-
A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir.
- Antiaritmiktir (çarpıntı önleyicisi)
- Antitrombotiktir (pıtılaşma önleyicisi)
- Antiaterosklerotiktir (damar sertliğini önler).
- Anti-enflamatuvardır (iltihap önleyicisi)
- Endotel fonksiyonunu düzeltir
- Kan basıncını düşürür
- Trigliserid düzeylerini düşürür.
- HDL düzeyini artırır.